Sunday, December 30, 2012

no country for old men

derdiniz gerilimse buyurun size en fiyakalısından bir film...
"no country for old men" (yaşlılara yer yok)...

Kauf!

Okuduğum günden beri gitmek için can attığım ve sağ olsun beni hiç hayal kırıklığına uğratmamış bir mekan.... "Şarküteri" kelimesine bakış açınızı değiştirtecek türden... Beyoğlu'nda... Nupera'nın altında, Auf'un ise hemen yanında... adı Kauf... 

Kapıyı açıp içeri girdiğiniz an büyülenme başlıyor... Etrafta el yapımı reçellerle dolu raflar, ortada tek ve kocaaaman bir masa, mis gibi el yapımı ekmek kokuları... Hayranlığınızı dile getirdiğinizde "Burası benim evim oldu." diye cevaplıyor sizi garson..  El yapımı ekmekler ve birazdan bahsedeceğim acı biber salçası onun eseri... o kadar sevmiş, o kadar sahiplenmiş mekanı....

Masanın bir köşesine yerleşip incelemeye koyuluyorum hemen... Ben yılbaşı öncesi gittiğim için ayrıntılarda da yeni yıl konsepti hakim... Değişik pastalar, rengarenk kurabiyeler, kardan adam mumluklar....


Etrafı seyrede seyrede yiyecek seçimine geçiyoruz.. Kauf'ta konsept basit... Çeşit çeşit peynirlerin ve etlerin olduğu bir dolap var. Burada gramajla sipariş veriyorsunuz... Biz iki kişiydik ve füme antrikotun yanında 50'şer gram aşağıdaki peynir çeşitlerini denedik...

emmental
abaza
isli keçi peyniri
kars kaşarı



Bunların dışında közlenmiş kırmızı pancar, acı biber salçası, yeşil zeytin gibi atıştırmalıklar da var... Peynir seçimlerinde hangi peynirlerin birbirine yakışacağı konusunda garson (adı Mehmet ve süper bir insan kendisi) konuyu oldukça hakim... Güzel güzel ikramlarla sofranızı tamamlıyor da aynı zamanda... :)

Yediğimiz her şey inanılmaz lezzetliydi.... Manzara aşağıdaki gibiyken ve ben kırmızı şarabımı yudumlarken sadece rüyada olduğumu düşündüm...


Kauf'ta inanılmaz güzel kavonazlara konulmuş reçelleri ya da kurabiyeleri satın almanız da mümkün...


Canı değişiklik isteyenlere ve "biraz şarap biraz peynir olsun, benim olsun..." diyenlere itinayla tavsiye edilir...

Sunday, December 23, 2012

oyunbozan

Mor ve Ötesi'nini 2012 albümünden geliyor...
oyunbozan...
dinlemek için buraya...

...
Bak dinledim seni dokunmadım sana
Dokunmadım kalan rüyalara
Zarar ziyan döküldü ortaya
Ölüm kadar rahatmış ayrılık
Ufak tefek birkaç sorun mu var
Geçer geçer zaman şu an yalan
Dedi ki bak silindi hafızam
Hayat kadar yalanmış ayrılık
...

Venedik'te mutlaka - 3

Venedik'i yazmaktan henüz bıkmadım :] Kaldığımız yerden devam...

12. Murano Adası

Venedik'in 4 tane meşhur adası var:
Murano
Burano
Torcello
Lido

Murano bunlardan cam işçiliği ile ünlü olan...
Adada camdan el yapımı bir çok hediyelik eşya bulmanız mümkün..
Ama benim bu adanın en sevdiğim yanı insanı ürküten sessizliği oldu...
Yazın buraların daha hareketli olma ihtimali yüksek ancak kışın "medeniyetsizlik" boyutlarına varan sakinliğin tadına doyabileceğiniz bir yer Murano...

Murano Adası


cam işçiliği 1


cam işçiliği 2

10. Burano Adası

4 adadan 2.si... Pastel renkli evleri ve dantelleri ile meşhur olan...
Dantellerin pek ilgimi çektiğini söyleyemeyeceğim..
Bu tip şeyler Avrupalıya ilginç gelebilir belki, ama kimse kusura bakmasın Türkiye'de alası yapılıyor :]
Ancak pastel renkli evler tek kelimeyle muhteşem..
Yalnızca ana caddedeki evler değil gerçekten tüm binalar bu renklerde...
Kapı ve cam önlerindeki renkli çiçekler de bir o kadar dikkat çekici...
Bu adada yaşayanların kapıya şemsiyelerini asmalarına ise ba yıl dım :]

Burano Adası

danteller


kapı önü şemsiyeler


kapı önü şemsiyeler 2

11. Grand Kanal turu

Venedik'in en büyük bir uçtan diğerine S şeklinde... 1 nolu vaperotto ile burayı baştan sona gezebiliyorsunuz...

Grand Kanal turundan

12. Ara sokaklarda yürüyüş

Tam olarak şu istikameti izleyip neredeyse tüm meydanları gezdik...
Tavsiye edilir..

Piazza San Marco
Ponte Academia
Campo S. Barnaba
Campo S. Margherita
Campo S. Pantolon
Scuola Grande di S. Rocco
Santa Maria dei Frari
Campo S. Polo
S. Giovanni Elernosinario


S. Polo

13. Yenilecekler

İtalyan sofrası Türk damak tadından çok uzak olmadığı için yiyecek alternatifleri oldukça fazla...
Başlangıç için sarımsaklı ekmeği tercih edebilirsiniz...
Görüntünün pizza gibi olduğuna aldırmayın :)

sarımsaklı ekmek

Venedik' gitmişken deniz ürünleri olmazsa olmaz diyenlerdenseniz bizim gibi deniz ürünleri pizzasını tercih edebilirsiniz..
Tadı tecrübeyle sabitlenmiştir :]

deniz ürünleri pizzası

Bunun dışında spagetti ve şarap en sevdiğimiz italyan yemeklerindendir vesselam :]

spagetti

Lazanya Türkiye'dekine pek benzemiyor, Venedik'teki kesinlikle başarılıydı...

lazanya

14. Alınacaklar

Tabi ki maske :]

maskeler 1


maskeler 2

Venedik şimdilik bu kadar...
Umarım ziyaret edeceklerin işine yarar... :)

Venedik'te mutlaka - 2

Venedik'e kaldığım yerden devam:

7. Rialto - S Marco arası yürüyüş

Rialto'dan S Marco oklarını takip ederek S Marco meydanına kısa bir yürüyüş yapabilirsiniz...
Yürüyüş sırasında ara sokakların ve köprülerin tadını çıkarabilir,
Küçük büyük dükkanlara girip çıkabilir,
Vitrinlere bakıp italyanların gerçekten şık olduğunu düşünebilir,
Makarna ve şarap alışverişi yapabilirsiniz...

ara sokaklar..

hediyelik eşyalar..

vitrinler..

şarap ve makarna

8. S Marco

Venedik'in en meşhur ve büyük meydanı...
Meydanda içini ziyaret edebileceğiniz başlıca yapıtlar mevcut:
Saat Kulesi
San Marco Bazilikası
Duka Sarayı
Çan Kulesi

Ben meydanın en çok yağmurdaki görüntüsünü sevdim..
Bir de meydandaki kuşlar oldukça tombalak ve arsız :]
Sırf elinizde makarna poşeti var diye size ağaç muamelesi yapabilirler haberiniz olsun :]

San Marco & yağmur

San Marco & kuşlar

9. Cafe Florian

San Marco meydanındaki en meşhur kafelerden biri..
Eskiyi yaşatan bir şehirde eski usül bir servis... Gümüş tepside... Takdire şayan...
Tiramisu tavsiye edilir...

Cafe Florian

10. Cappucino ve Expresso

Cappucino ve expressonun memleketi İtalya'da her daim ele kahve almak mümkün...
İçmeden dönmeyin :]

cappucino

11. Ponte dei Sospiri

San Marco'nun arka tarafında kalan bu köprüden eskiden mahkumlar yargılandıktan sonra geçirilirmiş...
Bu köprüden son kez Venedik manzarasına bakıp bir "ahhh" çekerlermiş..
Bu nedenle köprünün adı da "Ah köprüsü" olmuş...

Ponte di Sospiri

Venedik'te mutlaka - 1

Geçtiğimiz hafta Venedik'teydim...
Şehir beklentimin çoook üstünde, gerçekten değişik ve güzeldi..
Sadece 2 gün kaldım ama seve seve daha uzun kalabilirdim...
Seyahat etmeyi seven ve uygun koşullara sahip biriyseniz, Venedik'i listenize mutlaka alın derim...

Venedik İtalya'nın kuzey doğusunda kalan bir ada şehri...
Git gide daha çok suya gömüldüğüne ve şehri ayakta tutmanın mümkün olmadığına dair spekülasyonlar çok...
Yerlilere sorduğumda nüfusun 200 bin civarında olduğunu söylediler...
Gelir kaynağı ise %50'nin üzerinde turizmmiş...
Şehirde ulaşım kanallarla sağlandığından İtalya'nın geneline göre daha pahalı bir şehir... Bunu özellikle şaraplarda hissetmeniz muhtemel...

Şubat ayında maske festivali var ve şehir genelde yazın daha çok turist alıyor...
Ben nispeten ölü bir sezonda (aylardan Aralık) gittim.
Ama benim gibi ölü sezonları tercih ederseniz hiçbir yerde sıra beklememiş olup zamanınızı daha verimli geçirmeniz de mümkün...

Venedik için tavsiyelerimi tatilin üstünden çok geçmeden madde madde yazacağım..
Sıralamanın hiçbir önemi yok... Bakalım nereye kadar gidecek :)

Venedik

1. Ulaşım

Venedik'te ulaşım  vaperotto'lar ile sağlanıyor. Bunlar Venedik'in metrosu gibi :]
Eğer Venedik'e hava yolu ile gelecekseniz 12, 24, 36 saatlik vaperotto biletlerinizi hava alanından almanız mümkün.

Biz 36 saatlik sınırsızı tercih ettik.
Ücretleri öğrenmek ya da biletlerinizi internetten satın almak için bu sayfayı inceleyebilirsiniz.
Biletleri internetten alınca daha ucuza geldiğine dair söylentiler de var..
Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise sitede en erken 1 hafta sonrasına bilet alabiliyor olmanız...

Vaperotto biletlerini adalara gidişlerde ve grande kanal turunda kullanabiliyorsunuz.
Diğer taraftan her yerin birbirine benzediği bu şehirde yanlış vaperotto'ya binmeniz ya da ters yönde kalmanız muhtemel, bu nedenle sınırsız biletler bize mantıklı göründü...

Bu biletlere geliş ve gidiş için ek ücret ödeyerek hava alanı ve Venedik'in merkezi arasındaki otobüs seferini dahil etmeniz de mümkün.

2. Konaklama

İlk duyduğumda bana da tuhaf gelmişti ancak Venedik'in bir içi bir de dışı söz konusu :)
Venedik'in içi denilen kısım kanal ve köprülerden oluşan kısmı...
Dışı ise kara yolunun olduğu ve Venedik'in ilk vaperotto durağına kadar otobüsle gelinmesi gereken yer...

Dışında konaklama ücretleri daha düşük olsa da bence şehrin büyüsünü hissedebilmek için içinde kalınması daha tercih edilebilir.

Venedik'in içi temelde 4 bölgeden oluşuyor:

Cannaregio (şehrin kuzey bölgesi)
S.Polo (şehrin orta bölgesi)
Dorsudoro (şehrin güney batı bölgesi)
San Marco (şehrin güney doğu bölgesi)

Şehrin asıl merkezi, yani en büyük meydan ve kiliselerinin olduğu yer, San Marco.
Ben Cannaregio bölgesini tercih ettim ve şehrin her yeri uzun ya da kısa yürüme mesafesi olduğu için gayet memnun kaldım.

3. Gondollar

Venedik'in belki kanalları kadar meşhur bir şeyi daha var ki, o da gondollar...
Venedik'te tüm gondolların altı siyah renk... Yani matemin rengi..
Eskiden rengarenk olan ve ulaşım için kullanılan gondollar şehrin suları yükselip hastalıklar arttıkça hasta taşımaya başlıyorlar...
Bu yüzden tüm gondollar siyaha boyanıyor...
Gondollar kadar gondolcular da şapkaları ve çizgili kaşkol ya da tshirt'leri ile dikkat çekiyor..

Gondol

4. Ponte di Rialto

Venedik'te 400 köprü olsa da bunların en meşhur olanı Rialto... 
Nedeni ise diğerlerine daha büyük bir köprü olması...
Bu köprünün üstünde aynı zamanda hediyelik eşya satan dükkanlar da var...
Köprünün üstünden aşağıdan geçen gondolları seyretmek oldukça keyifli :]

ponte di Rialto

ponde di Rialto 2

5. Marcato Rialto

Rialro köprüsünün hemen aşağısında kalan bu pazar yerinde her şeyin en ucuzunu almanız mümkün...
Hediyelik alışverişinizi buraya saklamanız ve pazarlık yapmanız tavsiye edilir :]

6. El yapımı şarap:

Venedik' gitmişken el yapımı şarapları mutlaka deneyin... 
Biz Cannaregio bölgesinin ana caddesindeki (Rio Terà S. Leonardo) restoranlardan birini tercih ettik. 
Bu caddede filmlerde sadece dekor amaçlı kullanıldığını düşündüğümüz kocaman şarap fıçılarından şişelere doldurma yapan yerel dükkanlara rastlamak da mümkün...

home made wine

home made wine 2

Friday, December 21, 2012

new year 2013 wishes!

işte yeni yil adetlerinden bir digeri!

sevgili çakma dilek ağacı... lütfen bana 2013'te sağlık, aşk, para, mutluluk, şans ve başarı getir :)

bence yeni bir yıla girerken siz de beklenenleri ve istenenleri düşünmeyi -ve pek tabi dilemeyi- ihmal etmeyin...


Friday, December 14, 2012

hafta sonu film sever...

THE TREE OF LIFE

bazı filmler sinemayı bir adım ileriye taşımayı dener... bu film onlardan biri bence..
izleyenlerin kimisi çok sevecek, kimisi için ise hayal kırıklığı olacak... ben çok sevenlerdenim..

hikaye basit; kardeşini kıskanan bir çocuk...
ancak geçmiş ve modern zaman bu kadar mı güzel harmanlanır...
bu kadar mı "farklı" anlatılır... bence izlemeye değer..



başrolde Suzie,
14 yaşında öldürülmüş küçük bir kızı canlandırıyor..
Suzie ölümünden sonra, gerçek hayatla cennet arasında bir yerlerden sesleniyor..

filmin kendisi kadar yönetmeni Peter Jackson da ön plana çıkıyor..
yönetmen tecrübesini özellikle görsellikte konuşturuyor...



aksiyon filmi seviyorsanız ve hala Taken'ı izlemediyseniz,
aradığınız bu derim...
takip sahneleri ve müzik kullanımı çok çok iyi...
bazı senaryo açıklarına ve benim gibi aksan farklılıklarına takılan biri değilseniz sevebilirsiniz...

Wednesday, December 12, 2012

fight club

Bütün bir nesil; benzin pompalayan, masa bekleyen, beyaz yakalı esirler..
İhtiyacımız olmayan şeyleri almak için nefret ettiğimiz işlerde çalıştırılıyor..
Biz, tarihin orta çocuklarıyız dostlarım...
Amaç yok, mekan yok.
Büyük bir savaşımız yok. Büyük bir bunalımımız yok.
Bizim büyük savaşımız; ruhani bir savaş...
Bizim büyük bunalımımız hayatlarımız...

Monday, December 10, 2012

başka türlü bir şey

ben müziğe, hep, ruh halinin uç noktalarında sarılırım..
ya çok mutsuzken, rengim karanlıkken...
ya da çok mutluyken, içim kıpır kıpırken...

bu yüzdendir ki paylaştığım şarkılar da hep uçlarda...
birbirleri ile yakından uzaktan alakaları bulunmamakta...

işte kötü anlardan, taa içimden kopup gelen, bir şarkı, size..
aynı zamanda bir korku...
eskiye göre daha mı az umut ediyorum dedirten...
içimi kemiren...
ve Yeni Türkü'den... "Başka türlü bir şey"...

Başka türlü birşey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz
Havası ayrı hava

Nerde gördüklerim nerde o beklediğim
Rengi başka tadı başka
Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
Yaşadığımdan uzun
Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
Ağacın yüksekliğince,dalın yüksekliğince rüzgarda
Ve bir yeni ömür vardığın çimen yeşilliğince


renkler...

renkler... ne güzeller...

yeni yıl!

işte size en sevdiğim yeni yıl konsepti... :]
eve çiçek almayı oldum olası seven biri olarak boş bir masa ortasına kocaman bir yeni yıl çiçeği...
tam bana göre...

Friday, December 7, 2012

puCCa..

o eski bir blog yazarı...
şimdi kitap yazarı, köşe yazarı...

o, sanırım, okurken en çok güldüğüm insan... :] :]
kendimden, geçmişimden, çömezliğimden, endişelerimden bir parça bulduğum...
herkesin aşağı yukarı aynı korkuları,
aynı heyecanları yaşadığını,
hissettiren cinsten...

şimdiye dek çıkardığı kitap sayısı üç..
tamamını okudum...
hepsi akıcı, eğlenceli...

son kitabının adı; Allah beni böyle yaratmış...
açıkcası, diğer kitaplarına göre ticari kaygıyı biraz hissetmedim desem yalan olur...
sayfa sayısını artırmak için bol bol kullanılan boşluklara dikkat etmemek mümkün değil...
ama; okurken eğlenirken,
puCCayla gülerken,
bende vaziyet tam olarak şu:

Thursday, November 29, 2012

he-man!

nakaratı hariç tüm sözlerini sevdim bu şarkının...
enerjik, insanı kıpır kıpır eden, evde hop hop dans ettiren tipten...
bir de bu kadar güzel uyuyorsa insana :]


Dünyayı bir tur döndürecek,
Bu bi kaç dakka sürecek,
Onunla dönücem ben..

Beni ben diye sevecek,
Yıldızlara götürecek,
Orda kalıcam ben..

Meteorları tutacak,
Uzaya savuracak,
Alkış tutucam ben..

Yenilgi nedir bilmeyecek,
Bi dokunsa devirecek,
Ay bayılıcam ben..

Ah onunla kurulur,
Dünyada cennet,
Önüme dikilen çok korksun
Ah hep onu aradım bulurum elbet
Kahramanım o evet..

Thursday, November 22, 2012

Kadıköy çarşı

benim gibi mahalle kültürünü seviyorsanız eğer,
kaotik ortamlara karşı da fobim yoktur diyorsanız,
günün birinde kadıköy çarşıya yolunuzu düşürün derim :]

geçtiğimiz hafta sonu, bozulan bilgisayarımı yaptırmak üzere kadıköy bilişim(!) pasajlarından birine gittim...
gelmişken değişiklik olsun dedim, çarşı içine dalıverdim..
evet çok kalabalık, evet çok karışık,
ama bir yanınız balıkçılar, diğer yanınız pazarcılar...
önünüzde sırtında hasır sepetiyle gezen taşıyıcılar,
baharatçılar, on numara şarküteriler..
geçmişi hissetmemenize, eski günlere dönmemenize, im kan yok....
manavlardan bolca taze salata malzemesi,
kuruyemişçilerden ara öğünlerde atıştırmak için sıcacık kuruyemiş,
şarküteriden hem kahvaltılık hem de şarap yanı envai çeşit peynir zeytin aldıktan sonra yoluma devam ettim...

meydana doğru ilerlediğinizde çay yanına şenlik tatlı tuzlu kurabiyeleriyle Beyaz Fırın,
hemen yanında el yapımı şekerleri ve çikolatalarıyla meşhur Şekerci Cafer Erol'u görüyorsunuz...
aağıda fotoğrafını gördüğünüz meyveli şekerler buradan..
hiç tereddütsüz söyleyebilirim ki; sadece görüntü değil lezzet de muhteşem...
yanında da sade türk kahvesi.. mm mmm :]
kup griye tatlısının yaratıcısı Baylan pastanesi,
ve lokum dolu vitriniyle Hacı Bekir de tavsiye etmeden geçemeyeceklerimden...

yeme içmenin dışında antikacılar sokağı,
bir sokağı boylu boyluca dolduran, türk kahvesi molası verebileceğiniz cafeler,
ikinci el kitapçılar,
ve pasajlar...
farklı biz gözle baktığım bu kadıköyü sevdim.. ben...

Wednesday, November 21, 2012

Monday, November 19, 2012

kahvaltı

hiç şüphesiz...
günün en sevdiğim öğünü..
hele de hafta sonu olanı...
özene bezene hazırlanırsa bir de...
yenmiyor tadındaan... :]