Wednesday, January 23, 2013

seramik for dummies... :)

hafta sonu 5 saatlik bir seramik kursuna gittim...
daha öncesinde seramik nedir bilmişliğim,
o çamuru elime almışlığım yok...

bu kurstan sonra becerilerimi gayet net anladığımdan olsa gerek,
bir daha seramik tecrübesi yaşayacağımı zannettiğim de yok :]

amma velakinnn...
değişiklik yapmanın,
yeni deneyimler edinmenin,
insanı gündelik karmaşalardan uzaklaştırdığını da söylemeden geçemeyeceğim :] :]

bizim hedef sanat eserimiz Renoir'ın meyve tabağı resmiydi...
tabi hiçbirimizin "eseri" resmin orjinal haline benzemedi :D
asıl görüntü fırında pişip kuruyunca netleşecek,
ancak vaziyet şimdilik aşağıdaki gibi...
son durumları ise merakla bekliyoruz biz de..
inşallah evin bir yerlerine koyabilecek kadar düzgün olurlar...
özellikle narlardan ümitliyim :]
evime "bereket" koyacağım, görürsünüz! :]

kahve elma nar :]

elma ve nar Renoir'in meyve tabağıyla... 
aslında düşündüm de, en kolayı patates yapmak olurdu galiba :]


boyadan sonra bizimkiler...

ve masamızın son hali...

dar ayakkabıyla yaşamak

uzun süre sonra geçtiğimiz hafta sonu tiyatroya gittim...
oynun adı "Dar Ayakkabıyla Yaşamak".
kapatılan bir ayakkabı fabrikası...
haklarını aramaya çalışan 5 işçi...
açlık grevleri...
ve bir şekilde medyanın eline düşüp
kendilerini bir "reality show"un içerisinde bulmaları...

oynun eski yönetmeni Engin Altan Düzyatan şöyle açıklamış amacını:

"... Medyayı süzmeden alır hale geldik. 
Toplum olarak, yaşamdaki süzgecimizi kaybetmeye başladık. 
Her sorulanı bir şekilde süzgeçten geçirmeden, benimseyip kabul etmeye başladık. 
Medya ne kadar içimizde ne kadar hayatımızda, tam olarak sorgulanan bu. 
Bunu bir düzene oturtmak, farkındalık yaratmak için yazılmış bir oyun. 
Ben de yazarın görüşlerini gerçekçi bir dille ele alıp, bu tartışmada farkındalık yaratmaya çalıştım. "

doğru söze ne hacet... tavsiye edilir...

gsü yanıyor...

canım okulum...
5 yılımı geçirdiğim yer...
mezun olurken son pozlarımızı çektirdiğimiz süslü salon...
142 yıllık bir bina...
dün akşam çıkan bir yangınla...
of..
izlerken yalnızca okulum değil, inanın içim yandı...

Galatasaray'lı olmak garip bir şey...
okulumun taşınacağı,
yerine otel yapılacağı,
gibi spekülasyonlar çok...
ama diyorum ya farklı bir duygu bizimkisi...
benim bu spekülasyonların hiçbirine itimadım yok...
içinde bulunduğum aileye o kadar çok güveniyorum ki,
buna izin verilmeyeceğine o kadar inanıyorum ki…
çünkü bu ailenin kurduğu birlik ve dayanışma o kadar büyük ki...

binanın dışı yapılır, içi de yapılır...
en çok o kitaplara üzülüyorum…
eskisi gibi olması zor o tarihi okuma salonunun...
ama neresinden tutarsak kar...
şimdi büyük iş düşüyor "camia"ya...
birliğe, dayanışmaya…
ve biz mezunlara…
en çok şimdi ihtiyaç var destek olmaya…
dediğim gibi, ben güveniyorum bize, yani Galatasaray'a...


önce...

yangında..

sonra..

ve geriye kalan...

Tuesday, January 22, 2013

benim güzel hatalarım var..

athena'nın bu şarkısını dinlediğimde içim hep kıpır kıpır...
hep bi kendime güven..
bir ümit.. bir umut...
bir "halledilir yaa" hissi...
kocaman bir sevinç...
ne güzel ne güzeel... :]


Hayat bu kadar mı?
Bence değil bir kaç sözüm var..
Biraz senin gibi yıkılmayan duvarları var..
Bazen esinsindir bazen uzak yakınlarım var..
Ben , ben böyleyim kendi yolumda..


Bırak tutma beni..
Kaybetsem de üzülmem asla..
Ne boş kaygılarım..
Korkma bana hiçbir şey olmaz..
Yanlış doğru gibi eksik kalan birkaç satırsa..

E ben, ben böyleyim kendi yolumda..

Hayat benim her anımı yaşadıkça sevesim var
Aldırmam hiç yağmurlara
Benim güzel hatalarım var
Bir an bile vazgeçmedim kendi yolumdan


Değer saklanma hiç..
Geçer zaman böyle de geçer..
Ya sev ister vazgeç..
Beklentiler sadece üzer..
Ayrı dünyalarda farklı farklı kafalarda..
Ben, ben böyleyim kendi yolumdan..

....
bir an bile vazgeçmedim kendi yolumdan..

killing them softly..

bir çok kişi gibi ben de,
Brad Pitt'i severim..
oynadığı filmlere güvenirim..
yalnızca oyunculuk için değil,
gerçekten güzel projelerde yer aldığı için...
kısacası beklenti büyük...
belki de bu yüzden,
"Killing Them Softly" / Kibarca Öldürmek'i hiç ama hiç sevmedim...
sanırım karakter ağırlıklı filmleri pek sevemiyorum ben....

Sunday, January 13, 2013

to change...

and the Oscar goes to....

Oscar ödüllerininin 85.si...
24 şubat 2013 Pazar gecesi...
adaylar taze açıklandı...
Liste kabarık her zamanki gibi,
tam listeye buradan,
benim favori kategorilerin adaylarına ise aşağıdan bakabilirsiniz..

bu sene bizim evde Oscar havası ayrı esecek...
Aday filmlerin çoğunu topladım...
çoğunu evde izleyeceğim ama,
bir kısmını sinemada izlemek için özellikle sakladım...
yeni televizyonumuz da geldi...
keyfimiz gıcır :]

filmleri izledikten sonra kısacık minicik yorumlarım olacaktır elbette....
ama benim yorumlar her zamanki gibi işin profesyonelliğinden  uzak,
tamamen seyirci bakışından...
herkese şimdiden iyi seyirler... ;)

En İyi Film:
Amour
Life of Pi
Lincoln
Argo
Beasts of the Southern Wild
Silver Linings Playbook
Django Unchained
Zero Dark Thirty
Les Misérables

En İyi Yönetmen:
Amour - Michael Haneke
Beasts of the Southern Wild - Benh Zeitlin
Life of Pi - Ang Lee
Lincoln - Steven Spielberg
Silver Linings Playbook - David O. Russell

En İyi Kadın Oyuncu:
Jessica Chastain - Zero Dark Thirty
Quvenzhané Wallis - Beasts of the Southern Wild
Naomi Watts - The Impossible
Jennifer Lawrence - Silver Linings Playbook
Emmanuelle Riva - Amour

En İyi Erkek Oyuncu:
Bradley Cooper - Silver Linings Playbook
Joaquin Phoenix - The Master
Daniel Day - Lewis Lincoln
Denzel Washington - Flight
Hugh Jackman - Les Misérables

En İyi Yabancı Film:
Amour - Avusturya
Kon-Tiki - Norveç
No - Şili
A Royal Affair - Danimarka
War Witch - Kanada

En İyi Görsel Efekt:
The Hobbit: An Unexpected Journey
Life of Pi
The Avengers
Prometheus
Snow White and the Huntsman

En İyi Orijinal Şarkı:
"Before My Time" / Chasing Ice - Söz ve Müzik: J. Ralph
"Everybody Needs A Best Friend" / Ted - Müzik: Walter Murphy; Söz: Seth MacFarlane
"Pi's Lullaby" / Life of Pi - Müzik: Mychael Danna; Söz: Bombay Jayashri
"Skyfall" / Skyfall - Söz ve Müzik: Adele Adkins, Paul Epworth
"Suddenly" / Les Misérables - Müzik: Claude-Michel Schönberg; Söz: Herbert Kretzmer and Alain Boublil

En İyi Film Müziği:
Anna Karenina - Dario Marianelli
Argo - Alexandre Desplat
Life of Pi - Mychael Danna
Lincoln - John Williams
Skyfall -Thomas Newman

Friday, January 11, 2013

güneşi beklerken...

bubedenlerbirazsahipsizbirazdarenksizbugünyarınyokyarınneymişbusokaklarbirazsahicibirazdaeşsizbugünyarınyokyarınnneymişaklınınardındaneleryatarbilmemkaranlığındibiyokoldusonundahayatneanlatırnelerigizlerkenyolunubilmezsingüneşibeklerken...

aşıklar köprüsü...

Paris'te bir köprü var...
adı "pont des arts"... yani "sanat köprüsü"...
ama aynen italyadaki aşıklar çeşmesi gibi,
bu da aşıklar köprüsü olarak yerleşmiş halk arasında :]
"Ile de la Cité" denen şehrin en en merkezinin o taraflarda...
konsept şu:
kilidinizi alıyorsunuz, 
üstüne adınızı yazıp köprünün tel örgülerine takıyorsunuz...
anahtar da cumburlop Sein nehrine...
ve böylece aşkınız ölümsüz oluyor...
tam benlik bir hikaye :]
ne yapayım ba yı lı yo rum böyle şehir efsanelerine.. :] 

pont des arts 1

pont des arts 2

Tuesday, January 8, 2013

Amour...

Son dönemlerde izlediğim en güzel filmlerden biri Amour...
hem anlatılan hem de anlatan hayran bıraktırıyor kendine...
izleyiciye söylenecek başka söz bırakmayan cinsten...
öyle işte...


acıyor...

Bazı şarkılar ilk duyduğun anda sevdirir ya kendini...
Göksel'in Acıyor'u böyle bir etki bırakıyor bende...
1 senedir bıkmadım...

Ölürsem yalnızlıktan
Ve senin kötü kalbinden
Fikrimin dikenlerinden
Batıyorsun, hala derinden

Acıyor, acıyor, acıyor
Her yolu denedim, bitmiyor
Kalbimin ortasına bıraktın aşkını, batıyor

Sakın gelme istemem
Çok korkuyorum senden
Bu muammalı halden
Çek çıkar elini kalbimden

Bin türlü ihtimali düşünüyorum
Aklına gelmiyor muyum bilemiyorum

Acıyor, acıyor, acıyor
Her yolu denedim, b
itmiyor
Kalbimin ortasına bıraktın aşkını, batıyor