diğer şehirleri bilmiyorum ama,
bu sene yaz oldukça uzun sürdü istanbul ve civarlarında...
ekim ortasında, yazdan kalan bu son havalarda,
biz de düştük Kıyıköy yollarına..
Kıyıköy Trakya'da, Karadeniz sahilinde, şirince bir ilçe...
İl olarak Kırklareli'ne bağlı...
ancak İstanbul'a yakınlığından olsa gerek (yaklaşık 170 km),
kendinize Kırklareli'ne kadar gitmiş gibi hissedemiyorsunuz :)
Kıyıköy'ün en çok nesini sevdin diye sorarsanız;
toprak yollarını derim hiç şüphesiz..
bu yoldan giderseniz biraz uzatmış oluyorsunuz,
ancak iki tarafı ağaç, kendi toprak yolda ilerlerken,
karşılaşabileceğiniz tek aracın oduncu arabası olması hissi güzel :)
bunun dışında; güzel manzaralı, bol tahta banklı bir mekanda,
köy kahvaltısı yapabilirsiniz.. tabi kahvaltı tabağından beklentiyi düşük tutmak şartıyla..
istanbulda alıştığınız korna ve insan sesinin yerini,
dalga sesi ve limandan kalkan balıkçı teknesi alıyor buralarda...
ara sokaklarda sayıca fazla olan erkek kahveleri dikkat çekiyor..
kadınlar genelde kapı önünde oturmayı tercih ediyor...
arka sokaklar heeep temiz çamaşır kokuyor..
bir de -kışa hazırlıktan olsa gerek-
bolca odun kesiliyor...
Kıyıköy'ü sevdiren diğer bir faktör insanları bence..
genç yaşlı, kadın erkek, herkes göz göze gelir gelmez selam veriyor...
"hoşgeldiniz" diyor..
sonra elinde büyükçe bir değnekle, yaşlı bir teyze yaklaşıyor..
"bu kıza kim kabahat ederse değneğim büyük ona göre" diyor..
kısaca Kıyıköy kendini sevdiriyor... :)
özellikle dönüp geldikten sonra...
İstanbul ve civarında oturup benim gibi ara sıra kaçma ihtiyacı hissedenler varsa;
beklentiyi düşük tutmalarını ekleyerek tavsiye ederim...