Friday, June 29, 2012

sütlü türk kahvesi

Eskiden.. Granül kahveler bu kadar yaygın değilken.. Cam çay bardağına türk kahvesi yapardı babaneler.. Sütü bol, kahvesi az olandan :)

Taksimde, Galatasaray'da lisenin tam da yanında, arada bir kafe vardır hani, adı Ara sahibi Ara Güler olan... İşte orada bu kahvelerden hala yapıyorlar :) Ben bayıldım.. Benim gibi eskiyi sevenlerin aklında bulunsun...



Thursday, June 28, 2012

ayrılık da sevdaya dahil..

şiir eski...
şarkı eski...
ama benim keşfim henüz yepyeni...

Çünkü ayrılık da sevdaya dahil,
Çünkü ayrılanlar hala sevgili.


Atilla İlhan'ın "ayrılık da sevdaya dahil" şiirinden küçük bir parça bu, Zuhal Olcay 1998 yılında seslendirmiş..

Dinlemek isterseniz, buyrunuz.


Şarkıyı dinledikçe insanın kendi ayrılıklarını düşünmesi kaçınılmaz oluyor..
Ben ayrılıklarımda daha çok şöyleyim.. galiba..

Monday, June 25, 2012

liberté

bazı zamanlar insan kendini gerçekten özgür hisseder...
ben bu hisse en çok doğada bürünüyorum...

deniz olsun, açık bir gökyüzü olsun... bir de yeşil olsun tabi, hep etrafta...
kafalara da özgürlük sonra ;)

ben linus

Sizi bilmem, ama ben, neredeyse izlediğim her dizide, okuduğum her kitapta, birilerini kendime "daha yakın" hissederim.

Voilà, kendime yakın hissettiğim karakterlerden biri: Ben. ( Lost )

Sevgili Ben.. Geçende lafın geçti, seni çok özlediğimi fark ettim. İzlenmemiş bir kaç bölüm lost ve aşağıdaki sözlerini tekrar duymayı istedim:

"How many times do i have to tell you John, I always have a plan."

Friday, June 22, 2012

P*ç güveysinden hallice..

Mühendis kişiliğim hayatımın (tamamına değil belki ama) çoğuna sindiğinden olsa gerek, kitapları altını çizerek okurum… Çekmecemi karıştırırken geçen senenin “yaz konseptli” kitaplarından birini buldum… Kitabı beğendim desem yalan olur ama altını çizdiğim cümle gayet güzel J

“Ne tuhaftır, insan kaç yaşında olursa olsun, canı sıkkın olduğu veya kendini kötü hissettiği zaman, annesinin tesellisine muhtaçtır.”

Wednesday, June 20, 2012

anason

bir yer düşünün..
haliç essin..
anason koksun...
asmaların altına masalar konsun..
sadece zeki müren, emel sayın ve türevleri söylensin..
masaların üstü örtü yerine saman kağıdı dolsun...
enfes mezeler yensin..
çay bardağında içilsin rakılar...
ve de kokoş olmasın komşu masalar..

bu yer Karaköy'de, Galata köprüsünün hemen ayağında.. adı; Akın Balık..

a cup of caffein..

yattığımda uyuyabilecek kadar uyku yok elimde..
ayakta duracak kadar da açık değil gözler..

işte böyle anlarda düşünceler beni gözler..

cuma akşamı hiç olmayacak hiç gelmeyecek gibi...
özlem hiç bitmeyecek hep büyüyecek sanki..

5 sene önce gittiğim yerler önümde iki güne..
bu sefer neler getirecek neler gösterecek bakalım yine..

fırsat bu fırsat, sokaklarda zaman geçirmeliyim..
bol bol yüzmeli, manzara seyretmeliyim..
yiyip içip kıymet bilmeliyim..

ben sevdiklerimi özledim..

biraz saçmalamak istedim..

bu yazıyı bugün tam 9 kahve içmiş olmama adamayı bir de..

en nous...

"Tout est possible, car tout est en nous."




* zincirleme bir hikaye anlatmaya çalıştığım bu resimler, bu sefer benden değiller...

Tuesday, June 19, 2012

veronika decide morrer

Başlandığı gibi biten kitaplar vardır...
Basit bir dille anlatılan, sürekleyici hikayeler...

Bence bu kitap onlardan biri...
Umutsuz gibi görünen, ama damardan umut veren...

Sunday, June 17, 2012

Sade...

Şu sözler fazla güzel, fazla Sade değil mi?

Renkler, renkler sade
Düşler, düşler sade
Kutsal bir günde ben sade
Dinlerin arasında
Sıkışmış insanlarla
Yalvarırken tanrıya
İnancın kaldıysa
Sesler, sesler sade
İşler, işler sade
Doğum günümde ben sade
Hani nerde, hani nerde
Hani nerde o eski günler
Hani nerde o eski aşklar

Thursday, June 14, 2012

Bodrum..

Yaz tatilinin her türlüsünü severim.. Ama bir de Bodrum tatilleri vardır ki, yeri ayrıdır, candır...

7/24 canlılığıyla, her daim yapacak bir şeyin olmasıyla, trafiğiyle, alternatifliğiyle, çeşit çeşit insanı ve çeşit çeşit mekanıyla, bence İstanbul'un yazlık versiyonu Bodrum...

Bu yazın ilk Bodrum'unu geçen hafta sonu yaptım. Bodrum'la ilgili şimdiye dek pek çok şey yazılıp çizilmiştir, o yüzden ben yeni yükselen yıldızından bahsetmek istiyorum Bodrum'un... Buyrunuz Yalıkavak :)

Yalıkavak'ta serdar ortaçsız, demet akalınsız müzik dinlenebilen iki tane beach var. İkisi de babylon tarzı, çayır çimen üzerine kurulmuş, minderli, rahat konseptli... Biz Dodo'ya gittik... Şu gördüğünüz hamakta sallanırken, bir yandan kitabımı okumuş, bir yandan kiraz ve erik yemiş, bir yandan kendimi dinlemiş, "neresindeyim hayatın?" demiş, sonrasında da bir güzel kestirmişim ki, sormayın gitsin...


Bodrum'un en sevdiğim yanlarından biridir, begonviller... Yalıkavak dahil her yerdeler... Ben de hazır çeken birini bulmuşken bir fotoğraftan geri kalmadım tabi :)


Yalıkavak'ın merkezi şirin mi şirin bir yer, her yer Bodrum'un genelinde olduğu gibi beyaz... Aynı zamanda aksesuarlar da restoranlar dahil çoğu yerde kullanılmış...


Yalıkavak marina eline bir dondurma alıp keyifle yürünülesi bir yer... Yürüyüş sırasında aşağıdaki bisiklet kıvamında bir çok sokak aksesuarı görmek mümkün... Marinanın sonlarına doğru Bitez dondurmacısı var. Şiddetle tavsiye edilir...

Yalıkavak içerisinde ise hediyelik eşya satan bir çok dükkana rastlayabilirsiniz...

bazen tek cümle..

"Hayatında değil ama yanında olmak istediğim insanlar var."

Dün okuduğum bu tek cümle için formumda olduğum bir gün sayfa sayfa yazı dökebilirim sanırım. Düşündürür beni, cümlelerin böylesi...

İçinde en başta tezatlık var bu cümlenin, yanında olma ama aynı zamanda da hayatına girmeme isteği... Aslında tam benlik bir psikoloji :)

Geçmiş var reddedilmeyen, belki geride bırakılan ama arkayı dönüp de çekip gidilmeyen... Gidilemeyen...

Gelecek var, dürüstlük var, yapılmayan bir haksızlık var, ne kadar iyi olduğunu bilme ihtiyacı olsa da "geçmiştekinin", "şimdikine/gelecektekine" duyulan saygı var, "olması gereken bu" hissiyatı ile birlikte... Saygı belki karşındakine değil sadece, aynı zamanda aynada gördüğüne...

İnsanlık var bence... Artık çoğunluğun uzak kaldığı, nesli tükenen, iyilik var...

Daha bir sürü bir sürü şey var... Ama benim bu sekiz kelime, tek cümleden öğrendiklerimin en önemlisi:

Eğer insan, geçmişine bakıp mutlu oluyorsa; o insan çok şanslıdır. İnsan geçmişine bakıp bu tek cümleyi sarf edebiliyorsa; o insan daha da şanslıdır...

Ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Ama şimdi yüzüm yalnızca geleceğe dönük, yeni güzel anılar kaydetmeye gidiyorum...

Tuesday, June 12, 2012

yamaç ile paraşüt

Uçmak güzel şey... Gözleri yaşartana kadar havada hızlanmak, akmak, manzaranın, denizin, tabi bir de rüzgarın tadına bakmak...
Kaş'ta benim çektiklerimden bu fotoğraf, cesareti olanlar fırsat bulursa kaçırmasınlar...

Sunday, June 10, 2012

Karabatak

Biz kurumsal insanların içinde hep bir kafe açma hayali vardır... Birileri benimkini gerçekleştirmiş...

Eski bir binada küçük bir kafe, çalıp götürülesi bir dekor, güzel kahveler, az ve öz insan... Adı Karabatak... Karaköy'de gidilesi, sevilesi, dinlenilesi, tatlı mı tatlı bir yer... İtinayla tavsiye edilir :)





Saturday, June 9, 2012

le Petit Prince

Bu resme baktığınızda siz ne görüyorsunuz?


Eğer şapka görüyorsanız siz de bendensiniz. Ama O, fil yutmuş bir yılan görüyor...


Bence herkes O'nu anlayabilir olduğunda, bir gün, okumalı... le Petit Prince...


"It is only with the heart that one can see rightly; what is essential is invisible to the eye."